- yukarısı
- is. 上部, 上面部分, 顶部: Alice başını kaldırıp baktı, yukarısı kapkaranlıktı. 艾丽丝抬头一看, 上面一片漆黑。
Türkçe-Çince Sözlük. 2014.
Türkçe-Çince Sözlük. 2014.
aşağılı yukarılı — sf. 1) Aşağısı ve yukarısı olan 2) zf. Aşağısı yukarısı birlikte Bu evi aşağılı yukarılı kiraya veriyorlar … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkalı — sf. 1) Arkası olan 2) mec. Koruyanı, koruyucusu, dayanağı olan Kadronun dört yüzden yukarısı masa başında bile oturmayan arkalıların. R. Ilgaz … Çağatay Osmanlı Sözlük
emir eri — is., ask., esk. Teğmen ve yukarısı üst düzey subayların hizmetinde bulunan er, hizmet eri, emirber Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalafat — is., den., Rum. 1) Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi Kalafatın tokmak gürültüsü ve denize uzayan zift kokusu arasından yol aldım ve tenha yollara saptım. Halikarnas Balıkçısı 2) tar.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oturmak — e 1) Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. S. F. Abasıyanık 2) nsz Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Bakın, hikâye zordur, acımasız ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarım boy — is. 1) Resimde belden yukarısı 2) sp. At yarışlarında bir atın bedeninin yarısı kadar olan mesafe … Çağatay Osmanlı Sözlük
mâfevk — (A.) [ قﻮﻓﺎﻡ ] üst, üstü, yukarısı … Osmanli Türkçesİ sözlüğü